İklim değişikliğini ve korumayı öncelikli gören 17 yeşil sanatçı
[:tr]
İklim değişikliğini ve korumayı öncelikli gören 17 yeşil sanatçı
Küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi mevzular hiçbir zaman manşetlerden uzak kalmıyor. Ekolojik hassasiyete sahip kimi sanatçılar ise bu konularla her zamankinden daha ilgili. Heykeltıraşlar, ressamlar, fotoğrafçılar ve diğer sanatçılar, bilimsel ve sanatsal dünyayı birbirine bağlayarak çevreciliği öncelik haline getirebilecek güce sahipler ve ekolojik girişimleri kültürel diyalogların en tepesine taşıyabilirler. Gelin, 18 “yeşil sanatçı”nın küresel ısınmaya nasıl dikkat çektiklerine bakalım:
1. Olafur Eliasson’un buzulları
“Your Waste of Time” için Olafur Eliasson, İzlanda’nın en büyük buzulu Vatnajökull’dan kopan buz parçalarını sergiledi. Güneş panelleriyle elde edilen güç aracılığıyla soğutulan bir galeride sergilenen buz “heykeller”, 800 yıllık dünyadaki varlığı boyunca, insanın fiziksel deneyimini bir perspektife koyarak sunmuştur. Ken Johnson, The New York Times’da 2013’teki haberinde Eliasson’un sergisinden alınan en büyük dersi “küresel ısınma zarar görmüş doğanın intikamını alıyor” şeklinde ifade etmiş.
2. David Maisel’in açık maden çukurları fotoğrafları
İlk bakışta, David Maisel’in muhteşem fotoğrafları bir başka gezegenin doğal güzelliklerini mercek altına alıyor gibi görünüyor, ancak fotoğrafladığı koyu mavi girdaplar ve kırmızı kraterler aslında ABD’deki kontrolsüz ağaç kesimi, askeri testler ve madencilik gibi eylemlerin sonucunda çevresel olarak etkilenmiş yerlerin görüntüsü. Maisel kendi internet sitesinde “Maden sahalarında peyzajın başına gelen felaketle ilgili, formal güzelliği ve çevresel politikası açısından dikkatimi cezbeden bir konu buldum” şeklinde fotoğrafların hikâyesini anlatmıştır.
3. Luzinterruptus’un atık labirenti
Luzinterruptus sanat kolektifi sürekli olarak Avrupa’daki politik ve sosyal sorunları ele almış. Plastik Atık Labirenti de bunlardan biri.
Sanatçılar “Günlük tüketilen plastik atığın miktarını şiirsel bir yolla insanlara göstermek istiyorduk” şeklinde bu serginin niyetini ifade ediyorlar. “Gelişmekte olan ülkelerde oldukça ciddi sorunlara yol açan şişelenen su sektörüne dikkat çekmenin yanında, büyük şirket sahiplerinin ve vicdansız egemen sınıfların eşsiz zenginliği için ülkelerindeki su kaynaklarının özelleştirildiğini vatandaşlara göstermek istedik.”
4. Amanda Schachter ve Alexander Levi’nin Hasat Kubbesi
Mimar Amanda Schachter ve Alexander Levi’nin devasa Harvest Dome 2.0 çalışması 450 şemsiye ve 128 su şişesinden oluşuyor ve New York’taki Inwood Hill Park’ın koyunda sergileniyor. “Performans Mimari”nin bir parçası sayılan, 7 buçuğa 5 buçuk metre boyutlarındaki küresel yapı, dünyadaki çöplerin akıl almaz şekillerde kullanılabileceğini gözler önüne seriyor.
5. John Sabraw’ın zehirli çamur resim sergisi
Ressam ve profesör John Sabraw, Ohio Nehri bölgesindeki zehirli atıklarla kendi pigmentlerini kendisi üretmiştir – yoğun sarı ve kırmızılar terk edilmiş kömür madenlerinin oksitlenmiş çamurlarından elde edilmiş. Çin’den ithal edilen demir oksitli boyaları satın almak yerine, bölgenin kirlilik problemini gün ışığına çıkarmak için terkedilmiş kömür madenlerinden suya bulaşan ağır metalleri kullanmayı tercih etmiş.
Sabraw, Huffpost’a verdiği röportajda “Sanatçılar, bilim insanları gibi toplumumuzda önemli bir role sahiptir” demiş ve eklemiş: “Varlıkları farklı gör, bu vizyonda harekete geç, başarısızlıkları rapor et ve başar.”
6. Naziha Mestaoui’nin sanal ormanı
Naziha Mestaoui’nin One Beat One Tree (Bir Ritim, Bir Ağaç) projesi sanal bir ormanı kentsel alanlarınıza getiriyor. Sanal ormanın titreşen sınırları sanki doğal dünya ile gelişmiş teknoloji arasındaki sınırı sergiliyor. Dijital ağaçlar aslında bir insanın kalp ritmi ile gelişiyor, seyirciler bu olaya akıllı telefonlarındaki sensörleri kullanan bir uygulama ile dâhil olabiliyor. Proje kapsamında, uygulamayı indirip etkinliğe katıldığınız zaman oluşturduğunuz her bir sanal ağaç için dünyanın her bir köşesinde ağaçlar dikiliyor. Proje, başlamasından itibaren iki yıl içinde 13 bin ağacın dikilmesine vesile olmuştur.
7. Rachel Sussman’ın “En Yaşlı Şeyler”i
Fotoğrafçı Rachel Sussman geçen 12 yıl boyunca seyahat etmiş ve dünyanın yaşayan en yaşlı organizmasını bularak fotoğraflamak istemiş. Mojawe Çölü’nden Avustralya kıyılarına, Grönland’ın buzlu uzantılarına, insan istilasının etkisindeki yeryüzünün durumuna ışık tutarak, 80 bin yıl yaşama yeteneğine sahip canlı organizmaların portrelerini yakalamış. Sussman, Brain Pickings’e yazdığı yazısında “Aşırı uzun ömür, bu dünyadaki kalıcılığımızın çok uzun olacağı gibi sahte bir his içinde bizi yatıştırabilir ama yaşlı olmak, ölümsüz olmakla aynı anlama gelmiyor” şeklinde çalışmasının ana fikrini açıklamış.
8. Barry Underwood’un elektrik peyzajı
Resim, fotoğraf, performans, sinema ve peyzaj sanatını birleştiren Barry Underwood, kompozisyonunu ışık kirliliği, ağaç katliamı gibi çevresel konuları elektrik ihtişamı içinde birleştiriyor. Underwood, HuffPost’a verdiği röportajında “Benim niyetim çok ağır bir şekilde ele alınmayan çevresel konuları tasvir etmek” diyerek amacını açıklamış.
9. Paulo Grangeon’un 1600 pandası
Fransız heykeltıraş Paulo Grangeon, nesli tükenmekte olan hayvanlara dikkat çekmek için alışılmadık mekân kullanımları tasarlıyor. Şehir şehir gezen sergisi Pandas on Tour için 1600 adet kartondan panda tasarlamış. Dünyadaki yaklaşık panda sayısının ise 1596 olduğu düşünülüyor. 2008’de başlattığı bu sergi World Wildlife Fund tarafından desteklenmiş ve Eiffel Kulesi’nin çevresi de dâhil olmak üzere 20’den fazla ülkede, farklı kentlerde sergilenmiş.
10. Daan Rosegaarde’nin vakumu
Hollandalı bir sanatçıdan Pekin’deki yoğun hava kirliliğini çözmesini isteyin ve neyle karşılaşacağınızı hayal edin. Daan Roosegaarde’yi takip ederseniz, bu sorunun cevabı olarak Duman çalışmasını bulacaksınız. Roosegaarde’nin Duman çalışması, yer altında konuşlandırılmış bakır bobinler aracılığıyla bir elektrostatik alan oluşturup havadaki kirliliğe neden olan partikülleri emen bir sisteme sahip. Bir nevi elektrik süpürgesi prensibine sahip bu tasarım, kirli havayı bir yerde balon gibi toplayıp korkunç manzarayı gözler önüne seriyor.
11. Aida Slova’nın çöp kutuları
Bişkek’teki Kyrgyz caddesinden sanatçı Aida Sulova, halkın inanılmaz boyutlara ulaşan atık problemiyle yüzleşmesi için çöp kutularını adeta bir tuval gibi kullanıyor. Wooster Collective’e göre Sulova ağzını açmış insan portrelerinden oluşan çeşitli fotoğrafik çalışmaları çöp kutularının üzerine yapıştırıyor ve insanlara bu atıkların bir şekilde dönüp dolaşıp bedenlerine girdiklerini hatırlatmaya çalışıyor.
12. Chris Jordan’ın tüketim portresi
isimli çalışmasında, tüketim sorununu kendi perspektifinden ele alıyor. Çalışmalarıyla günümüz toplumunun ardında bıraktığı enkazı, devasa cep telefonu atıklarından kullanılmaz hale gelmiş araba yığınlarına, hipnotize edici rakamlara ulaşmış verilerle gözler önüne seriyor. Jordan, The Huffington Post’a verdiği demeçte “Bu manzaralar karşısında nutkum tutuldu. Fakat sonrasında huşu içinde çekiciliklerini fark ederek derinliklerine daldım. Tüketimimizin tahayyül edilemez boyutlara ulaştığını görmek ürkütücü, ıssız, garip bir şekilde alaycı ve ironik görünebilir, hatta bazen karanlık bir güzellik gibi benim için en göze batan özelliği ise şaşırtıcı derecede karmaşık olmasıydı”diyerek çalışmasından bahsediyor.
13. Gabriel Orozco’nun Bulunan Eşyalar sergisi
Gabriel Orozco 2012’deki sergisinde, Meksika’daki Arena Adası’ndaki çöp deposunda bulduğu 1200 objeyi Guggenheim Müzesi’nde sergiledi. Bulunan bu hazineler, kişisel eşyaların hikâyelerinde dair ipucu veriyor ve ziyaretçileri endüstriyel ve ticari dünyanın eserleri olan çöplerle yüzleşmeye davet ediyor.
14. rAndom International’ın yağmur odası
2013’te fenomen olan “yağmur odası” ziyaretçileri yoğun yağmurun altında hiç ıslanmadan dolaşmayı deneyimlemeye davet etmiş. New York’taki EXPO 1’da sergilenen aktivite için müze yetkilileri “Bu çalışma ziyaretçileri bilimin teknolojinin ve insan dehasının çevremize nasıl etki edebileceğini gösterebilmek amacıyla dizayn edilmiştir” şeklinde çalışmanın amacını belirtmişler.
15. Agnes Denes’in buğday tarlaları
Agnes Denes, devasa boyutlarda mekân kullanımlarıyla bilinen bir sanatçı. En çok bilinen projesi Buğday Tarlaları: Yüzleşme için Manhattan’daki Wall Street ve Dünya Ticaret Merkezinin yakınında, yaklaşık 8 km²’lik bir araziye buğday ekti. Bir metropolün göbeğinde oluşturduğu bu vaha, bu bölgede oluşan izdihamla inceden dalga geçer bir kimliğe sahip.
16. Christo ve Jeanne-Claude’nin etrafı çevrilmiş adaları
Christo ve Jeanne-Claude, gezegenimizde dağınık hale bulunan doğal güzellikleri ziyaretçilere hatırlatmak amacıyla büyük alanları kullanmalarıyla bilinen arazi sanatçıları. Etrafı Çevrilmiş Adalar için iki sanatçı, Miami’deki Biscayne koyunda bulunan 11 adacığın etrafını yaklaşık 4 milyon metrekare yüzeye sahip, pembe renkli, yüzebilen, dokuma polipropilen kumaşla çevrelemişler. Etkinlik boyunca, 40 ton kadar yüzen atık temizlenmiş.
17. Mathilde Roussel’in yaşayan heykelleri
Fransız sanatçı Mathilde Roussel, insan bedeni formunda çim kütleler tasarlamış. Geri dönüştürülmüş materyallerle iskeleti oluşturan sanatçı, toprak ve çim tohumlarıyla içini doldurarak uygulamasını tamamlamış. Eseriyle vurgulamak istediği noktayı ise “Doğayı gözlemlemek ve neyi nasıl yediğimizin farkında olmak, dünyadaki gıda döngülerine karşı daha hassas olmamızı sağlayacak – bolluk ve kıtlık gibi – ve fiziksel, zihinsel ve spritüal olarak küresel gerçekliğe bizi bağlayacak” şeklinde ifade ediyor.
Kaynak: The Huffington Post
[:]