“Temel sorun geridönüşümün kaynağında yapılmaması”

Türkiye’deki atık yönetimi ve geridönüşüm sektörü bugün 5 milyar Euro’luk bir pazar haline geldi. 2010 yılına kadar %35 olan geridönüşüm oranı ise 2012 yılından sonra %40’a yükseldi. 2023 yılına kadar oranın %60’lara ulaştırılması hedefleniyor. Ancak hâlâ gelişmiş ülkelerin gerisindeyiz. PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu’na göre, temel sorun geridönüşümün kaynağında yapılmamasıyla başlayan atık yönetimi eksikliği.

atik_yonetimi-1440x564_c

Geridönüşüm, tüm dünyada ol­duğu gibi ülkemizde de hızla yaygınlaşıyor. Türkiye’de ge­ridönüşüme verilen önem ve dolayı­sıyla geridönüşüm çalışmaları da dü­zenli olarak artış eğilimi gösteriyor. Artık geridönüşüm sadece çevresel boyutu ile değil, ekonomik boyutu ile de giderek dikkat çekiyor. Ancak yine de gelişmiş ülkeler ile aynı se­viyelere ulaşabilmemiz için önümüz­de katetmemiz gereken yol oldukça uzun.

Bugün Türkiye’de çevre lisanslı ve geçici faaliyet belgeli yaklaşık 362 ambalaj atık toplama ayırma tesisi (TAT) ve yaklaşık 414 adet geridö­nüşüm tesisi (GDT) faaliyet gösteri­yor. Türkiye’deki atık yönetimi ve geridönüşüm sektörü bugün 5 mil­yar Euro’luk bir pazar haline geldi. Cam, metal, lastik, kağıt ve kompo­zit olmak üzere evsel ve sanayi kay­naklı ambalaj atıklarının 2010 yılına kadar %35 olan geridönüşüm oranı 2012 yılından sonra %40’a yükseldi. 2023 yılına kadar oranın %60’lara ulaştırılmasını hedefliyoruz.

Her ne kadar ilerliyor olsak da ge­lişmiş ülkelerin yine de gerisindeyiz. Çünkü bizler geridönüşümü kay­nağında yapamıyoruz. Oysa, kayna­ğında ayrıştırmayı geridönüşümün ilk adımı olarak görüyoruz. Tüketi­cilerimizin işlevini tamamlamış am­balajları cinslerine göre ayırması ve geridönüşüm yolculuğunu başlatma­sı gerekiyor. Tabii bu ayrım, sürecin sadece başlangıcı. Kaynağında ayrıl­mış atıkların yerel yönetimlerimiz tarafından aynı titizlikle toplanması ve geridönüşüme iletilmesi zinciri tamamlayacak diğer halkalar. Bu nedenle ülke olarak işlevsel bir atık yönetimine sahip olmamız gerekli.

Atık Gömme Yasaklanmalı

A fully loaded truck with yellow nuclear waste barrels Een vrachtwagen vol met gele kernafvalvaten

Türkiye’de durum böyleyken, dün­yada her yıl ortaya çıkan 2,1 milyar ton atığın bir bölümü geri dönüş­türülüyor; büyük bir bölümü ise düzenli çöp depolama alanlarına gömülüyor. Gerçi bizler atıkların toprağa gömülmemesi, hatta gömül­me işleminin yasaklanması gerekti­ğine inanıyoruz, çünkü katı atıkları geri dönüştürerek tekrar kazanabi­liriz ve ekonomimize katkı sağlaya­biliriz.

Bugün Almanya, Danimarka, Avus­turya, Norveç, İsviçre gibi ülkelerde atık gömmek yasaklanmış durum­da ya da çok az oranda gömme işle­mi yapılıyor. Bu uygulama sayesin­de atıkların neredeyse tamamı geri kazanılıyor ve kullanılıyor. Böylece geridönüşüm ve enerji dönüşümü konusunda en verimli sonuçlara ulaşıyorlar. Örneğin, Almanya’da 2001 yılında toprağa gömmenin yasaklanması kararı alındı ve uygu­lamaya 2005 yılında geçildi. 2005 yılında geridönüşüm ve geri kaza­nım oranı %50 iken, gömme yasağı ile birlikte geri dönüştürülemeyen atıklar enerji gerikazanımı amaçlı da kullanılmaya başladı ve bu oran 2011 yılında %99,8’e ulaştı. Sonuç olarak Almanya’da toprağa gömme yasağı altı yılda dönüşümü %100 artırmış oldu.

 Avrupa Birliği’nin son dönemde ya­yınladığı “Döngüsel Ekonomi Bel­gesi” bu konuda AB’nin stratejisini de ortaya koyuyor. Stratejik olarak geri dönüştürülecek malzemelerin gömülmemesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca bu doğrultuda 2020 yılında geridönüşümü mümkün olmayan maddelere enerji dönüşümünün uy­gulanacağı, 2025 yılında ise %0 top­ rağa gömme, %40 geridönüşüm ve %60 enerji dönüşümünün gerçek­leşeceği öngörülüyor. Türkiye’de geridönüşüm mevzuatları da AB ile uyumlu ancak uygulama konu­sunda sıkıntılarımız var. Olumlu örnekleri uygulamaya geçirmeliyiz. Böylece hem 2023 yılı hedefleri­mize ulaşırız hem de çevreye karşı sorumluluklarımızı yerine getiririz.

 Ancak ülkemizde geridönüşümün gelişimi ve artması konusunda sı­kıntılarımız mevcut. Örneğin ülke­mizde işlevsel bir “atık yönetimi” uygulamasının olmaması gelişmiş ülkelere göre sürdürülebilirlik açı­sından sektörümüzün önündeki en büyük engel. Aslında atık yönetimi konusunda tüketicilere ve yerel yö­netimlerimize önemli görevler dü­şüyor. Ancak tüm paydaşların etkin bir biçimde dâhil olduğu bir atık yö­netim sisteminin olmaması yerel yö­netimlerimizin bu sorumluluğunu yerine getirirken çeşitli zorluklarla karşılaşmasına sebep oluyor.

 Kaynağında ayrıştırılmayan an­cak geridönüşümü mümkün olan malzemeler düzensiz atık toplama alanlarında birbirine karıştırılmış olarak depolanıyor. Günümüzde atıklar maalesef bilinçsiz yöntemler­le toplanıyor ve bunun sonucunda bazı atıklar geridönüşüm şansını da yitiriyor. Sonuç olarak yerel yöne­timlerimizle birlikte hareket ederek çözümler üretmemiz gerekiyor.

 Ayrıca atık depolama alanları deniz kıyılarına yakın yerlere konumlan­dırıldığında çeşitli sebeplerle bu atıklar denize karışabiliyor. Kıyı kirliliği de hem bu atıklar hem de bilinçsizce denize atılan diğer atıklardan kaynaklanıyor. Üstelik bu sorun sadece ülkemizin soru­nu da olmuyor, kıyı atıkları akın­tılar ve diğer sebeplerle denizlere karışarak ülke sınırlarını aşıyor. Türkiye’nin denize karışan atıkları başka ülkelerin sahillerini kirletir­ken, diğer ülkelerden de bizim kı­yılarımıza ulaşan ve sorun yaratan atıklarla mücadele etmemiz gere­kiyor. Çoğu zaman okyanuslarda bir kıyıdan diğerine yüzen atıkların kaybolduğu sanılıyor ama aslında kaybolmuyor, sadece güneş ışınla­rı ve dalgaların mekanik etkisi ile çok küçük parçalara ayrılıp gözden kayboluyorlar. Ancak söz konusu atıkları artık görmüyor olmamız onların yok olduğu anlamını taşı­mıyor. İşin gerçeği tehlike daha da büyüyor. Zira bu küçük tanecikleri denizlerimizdeki balıklar yiyor ve balıkları da biz. Dolayısıyla insan sağlığı da büyük bir risk altına gir­miş oluyor.

“Tüketicilerin de Sorumluluğu Var”z

 Türkiye’de bugün yıllık ortalama 762 milyon ton atık üretiliyor. Üre­tilen miktarın yaklaşık 3,5 milyon tonu ambalaj atığı. Yani geridönü­şüm için kullanılabilecek değerli atık. 2014 yılında bu atıkların sade­ce 1,2 milyon tonu yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından belgelendirile­rek geridönüşüme kazandırılabildi. Ancak hedef tamamını geri kazan­mak. Bu konuda en büyük sorum­luluk ise tüketicilere düşüyor. Son dönemde PAGÇEV olarak hazırla­dığımız “kamu spotu” ile kamuoyu­nun geridönüşüm konusundaki far­kındalığını artırmayı hedefliyoruz. Bu sayede atıklarını evde ayrıştıran tüketiciler hem çevreyi koruyacak, hem de ekonomiye katkı sağlaya­cak. İlerleyen dönemlerde gerek kamuoyu gerekse yönetimlerimizle daha büyük adımlar atacağımıza, hem çevreye hem de ekonomiye kat­kımızı sürdüreceğimize inanıyorum.

Kaynak; ekoiq.com

33729